haftasonundan geriye:
1) sun ra orchestra'yı izlemeyenler çok şey kaçırdı, üzgünüm.
2) elimizde, yanımızda getirmeyi unuttuğumuz ama bize orada verilen mumlarla, beşiktaş'ta, 2 milyon ağaç için toplaştık. bi kez daha anlaşıldı ki çevre protestolarında organizasyon pek başarılı değil; çünkü çok yeni bi alan. veya gerçekten müdahil olması gerekenler fazla öne çıkmıyor. sonuç? ürkek bir itiraz. mesela, zaten avuç içi kadar insanın toplanacağı belli bir şey için, 23 ayrı nokta belirleyip, kalabalığı mikro düzeye indirmemek, oraya gelenlere adam gibi slogan attırabilmek ve çok rica edicem, protesto adı altında "tohumlar fidana, fidanlar ağaca, dönmeli yurdumda" diye şarkı söylememek gerekiyor!
ortaköyde buluşmaya ne gerek vardı mesela, beşiktaşa gelemiyolar mıydı? 100-150 kişi ile 23 nokta arasında en kalabalıklardan biri olan beşiktaş ekibi, duygusal bir şekilde sağa sola sallanarak, elimizde mumlarla, "....dönmeli yurdumdaa!!!" diye içlendiğinde organizatör ekip çok gururluydu. güleyim mi ağlayayım mı bilmiyorum, slogan atılmak istendiğinde, o gece gerçekten emek harcayan bi hanfendi hepimizi dürterek "tohumlar fidanaa..." diye yönlendiriyodu. çarşı mesela, köprüye karşı olarak ordaydı. teyze üzülmesin diye afişleriyle sağa sola sallandılar. bi davul, 2-3 kaynana zırıltısı olsaydı, belki en azından, beltaşta eğlenenlerin dikkatini çekebilirdik. neyse işte. ordaydık. 23 ayrı noktadan kendinize yakın olana bile gitmediyseniz, geçerli bahane sayısı üç beş filan. istinye raporu aldık, bi de ataköy.
3) 20 yaş dişi ağrım bitmiyor. geri geldi. diğer üçü çekildi ya, dördüncü diş resmen ağıtta. diş de değil, çenem ağrıyor. kulağım tıkandı desem komik olacak; ama sahiden öyle. baskıdan basınçtan, kulağım tıkalı. şu ara bir dişçi turum eksik, umursamıyorum. uyuşturdum, uyuyor.
4) deprem olmuş. oturduğumuz yerden biri koltuğu sallıyo sandık, geçti. 4.4 yüksek değil, hele ki marmara için. ne bileyim, depremle yaşamayı öğrenmek sanırım 4.4'ten korkmamayı öğrenmeyi de içeriyor. en azından istanbulda kerpiç evde değilseniz, 4.4 bir şey yapmaz. tamam, fobik durumlara saygım var, onu geçiyorum. ama bence, önümüzdeki 3 gün "marmarada neler oluyor? bu bi işaret mi? 2012de marduk böyle böyle mi gelecek" kıvamı, haber bülteninde yer doldurma antremanlarına malzeme çıktı, o kadar. bilmem ki belki de aslında iyi bir şeydir korkmak. ispark tarafından otoparka çevrilen "afet sonrası toplanma alanları" gelir aklımıza, bir ihtimal.
5) acayip, ne güzel bi mezeymişsin sen. bi de ben rakıyı özleyebilirmişim, bu da olmuş.
6) yılın ilk mandalinası için bi kez daha: içeçe niçeçe niçe yıllara. herkes kendince selam çaksın.
7) yazlık-kışlık dolap devir teslim çalışmaları başlamalı, odam sirk çadırı gibi. bu sefer her şeyi bi bavula koyup ikinci bi emre kadar açmamayı planlıyorum. bi yerden başlamadıkça gecikiyor, bu perşembeden itibaren sağanaklarlarlar başliycakmış, paçam tutuşuyor.
8) biri yeşil, biri mor ve biri de kırmızı olan odalar! tahammül sınırlarımın çok ötesinde bir renk fetişi, üzgünüm, sevmiyorum. emlakçı olsam, tüm ev sahiplerini kandırır, duvarları beyaz- bej filan boyatırdım.
9) national geographic'in bu sayısına, hep balıkçılık dosyası, hem o kocaman haritası ve en çok da küre dağları için teşekkür. bazen, gitmeden görmeden, gözlerim doluveriyor. orda olsam, güzelliğinden dilim tutulur gibi geliyor. yeşil-sarı-turuncu denizine bakakalsam, sahiden, bir parçam orda kalır gibi.
10) filmekimi biletleri kaçtı, yaşasın ev sineması.
5 yorum:
aa sen beyaz duvarcı mıydın? açık renk duvar tamam da, beyazlaştı mı bana bi fenalık geliyo...sevemedim beyazı, belki gerisi "beyaz'a metalik renkler gider, gri gider, daha fazla beyaz gider, azıcık siyah azıcık kırmızı" diye geldiğindendir. bunu da niye yazdım bilemedim şimdi, sen beyaz seviyorsan sev canım :)
bir de evet, niye bu kadar dağıtıldı toplanma yerleri, fikir kimden çıktıysa çok fena düşünmüş. ben bakırköydeydim, "aklı neredeydi düşünenin" diye sordum kendime. ama bizde 3. köprüye hayır ile 3. köprü cinayettir söylendi, görece daha iyiymiş sanki. hoparlör getirmiş birileri son 5 dakkada kullandılar, öyle sinik sessizdi ki...iyi ki bi teyze çıkıp başlattı olayı, işte sayesinde yırttık.
yani tamam, sıva beyazı değil belki ama kırık beyaz, yumurta kabuğu, taş çatlasın ıhlamur. post-it sarısıyla savaşım 6 ay sürdü, oda duvarında çok renk olursa basıyo beni. krem olur, hatta şampanya.
hoparlör mü? ne teknolojik. biz ıslıkla sustururarak basın demeci dinledik.
ben de dün tanıştım kendüleriyle pek ekşimtıraktılar ama olsun, mandalina mandalinadır.
dişlere de geçmiş olsun. bi diş bi mide.
"Mavi duvar" ı bile çok seven olduysa, bu renklerde pek problem yok gibi aslında :)
"saçımdaki beyaz" ha:) Beyazlar desek biz, ne taraftan ayırsan ayrı bir volüm halinde ortaya çıkan. O yüzden pek sevilesi kalmayan.
Benim 20 yaş dişleri uyuyor şu ara. Bakalım ne zaman anımsayacaklar çıkmayı?
National Geographic'in ingilizce versiyonunda Türkiye'den ne zaman bahsetseler sevindirik oluyorum.:)
Ben de ev sinemasını seviyom. Ev'le ilgili herşeyi.
Yorum Gönder