19 Ekim 2010 Salı

toplanamama

hani biz ilkokul-ortaokul-lisedeyken, "günü gününe çalışmak" ve bir de "o dersin konusunu önceden okuyup derse öyle gitmek" diye iki kavram vardı. bunlar hiçbirimizin takmadığı şeylerdi. halbuki önemliymiş. sahiden bak. bugünün konusu bu olsun.

şimdi mesela içeride bir toplantı var ben bunalarak koşarak çıktım. çünkü neden, bi sor blog. şundan: biz bu toplantıyı daha önce yapmıştık. hatta galiba hep aynı toplantıyı yapıyoruz ve yapıcaz. toplantının tutanağı hazırlanıyor; kararlar, yapılacaklar, takvim, hede hödö. hepimiz anlaştık, canavar gibi bi sonraki aşamaya geçicez mis gibi. neyse, konuyu bilmediğiniz için bi şi ifade etmese de anladınız işte.

hah işte bir sonraki toplantıda bunu, bu bi tek sayfayı bi zahmet okuyarak gelse insanlar, başa sarmiycaz. giderek sade ve hap yapılmış, bi zahmet yutulması gereken notlar hazırlıyorum. toplantı tutanağı for dummies. ama yok, asla günü gününe çalışmıyorlar ve o dersin konusunu önceden okuyup gelmiyolar blog ya. yeni mezun örtmen gibiyim, hepsinden şikayetçiyim. biz habire bi ders öncesinden ve hatta ademler ve havvalardan alıyoruz konuyu. ben bunalıp ileri sardığımda, en ön sırada oturup "hocam ama ben çalıştım, bu aptallar okumuyo diye müfredattan geriye düşüyoruz" diyen pis inek oluyorum. oysa sıkıntıdan gri-laci bi bulut kusuyorum kulaklarımdan, kimse görmüyor.

sonuç: verim sıfır, sohbet bol, hepimizin çaydan dişleri sarardı.
her seferinde de "e niye ilerleyemedik, nerde tıkandık" sorgulaması oluyo ya, en sevdiğim o. tabii burda eminim işin ilmini irfanını okumuş insanlar, "etkin toplantı teknikleri, toplantıda sonuç çıkarmanın 15 yolu" gibi müttthhhhhiş tavsiyeler verebilirler. yalan dolan dolu bir ofis hayalinde bunlar gerçek de olabilir. ama bu ülke dünyada kişi başına çay tüketimi birincisi ise, başlıca sebebi uzayıp giden, sonsuza yakınsayan toplantılar yüzünden. aksine ikna olmam mümkün değil.

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker