içkiye %30 zam gelmiş. tabii gelirimize bu zam gelmediğinden, ikisi birbirini dengelemiyor. yoksa maaşıma da bi düzeltme yapılsın isterim şahsen. özel tüketim, lüks tüketim, vergisi bile kendine özel. sıradan insanlar bira, şarap, rakı, cin, votka filan içmez. nokta. enflasyon oranı ise %9larda filan. yani iki miki katından çok bir zam. tabii bu ilk değil son değil, düzenli düzenli artıyor. artarak artmak.
sonuç? "aa içkiye zam gelmiş" derseniz, "seni niye gerdi koçum?" cümlesi ortada en bi kümülüs haliyle dolaşıyor, akşamcı muamelesi görüyosunuz. ah, pardon, sen, şu kadın halinle, vokta cin şarap? pavyonlara mı düşücen? yoksa sahiden 6 liralık şarap 40 liraya dayandı, yani para bayılıyosunuz ama içtiğinizde matah değil. gerçek 40 liralık şarap 150 lira filan bu durumda. gözünü sevdiğim liberal ekonomi kalite-fiyat oranının tüketici için belirleyici olduğu bi sistemdir. veya: erişemediğin ciğer mundar.
sonra işte bakıyoruz, aa neymiş, sahte içki üretimi ve kaçakçılık artmış, bul karoyu al parayı olmuş. ah sahte rakıdan kör olana acımayız biz aslında, pis alkolik akşamcı. o adamın, mesela doğumgünü kutlayan, arkadaşlarıyla birleşip bi büyük rakıya girmiş üniversite öğrencisi olma ihtimali "gençlik ve bağımlılık" sempozyumları yaratıyor. öylesine sıradışı bi şi çünkü artık. kim içiyo da kim zamdan rahatsız olsun? di mi ama? aile salonları ülkesi.
oysa sahiden alkollü içki öcü değil. sofra şarabı diye bi şi var misal. gürcüler biraya su muamelesi yapıyor. şurda binyıldır şarabının hasının yapıldığı topraklardayız, ilk kez üzümle tanışmıyoruz. iki bira içtik diye bağımlı olmuyoruz. olmuyoruz ya. böbreğimiz çökmüyor, saçımız dökülmüyor.
ben sabah bundan dert yanarken bana ofiste "ama herkes senin gibi değil ki içip içip karısını döven de var" dedi biri. hmm... evet. aynı adam akşam da makarna yemişti, makarna da yasaklansın bence. veya içkiyi bardaktan içiyor, paşabahçe ürünleri zamlansın. adi suçla mücadele uğruna içki zammıyla kurulan bu köprüler beni en çok korkutan şey. aynı adanmışlığı 8 martta da bekleriz ayrıca. içip içip karısını döven biri, ilk seferde ceza alsa ikinci "içip" gerçekleşmez belki. veya dövmez. veya belki polisler "öpüşün barışın aile saadeti A.Ş." dışında başka bi şi yaparlar? yani, polis adamı salıyor diye ben öküzgözüne %30 daha çok para sayıcam. bi anlatın rica ederim.
ihracatçılar daha iyi bilir, görünmez ticaret engeli denen bi nane var. türkçesi budur umarım. mesela, AB'ye X ürün ihracatı kesinnnlikle yasak filan değil, hatta baksan kotalı bile değil, oh yes piyasa ekonomisi. serbest uçuş. ama AB standartları malum, kaf dağından su aşırttığının kalite standart ölçüm belgesi gerekiyor. bu kadarcık bi şi. mesela. her şey için demiyorum tabii, belli ürünler. ah alayım o zaman dersiniz, ibrişim ibrişim sırmalı gümüşüm, pek bi zahmetli, dertli ve pahalıdır. sonunda astarı yüzünden pahalıya gelir, vazgeçersiniz. ah bu bir engel mi şimdi? yok yok, "düzenleme" sadece. yani paran varsa seni durduran yok ki, di mi canım? aa AB içindeki aynı üründe aynı kıstas aranmıyor olabilir, ithal ürünler konusunda hassaslar. böyle bir şey işte. bi yerden tanıdık gelmiştir belki. yasaklamıyoruz ama ulaşılmaz kılıyoruz liboşluğu. yemezler.
sorsanız, iki gün önce gazetede vardı, "bu yılki üzüm verimi" diye lafa girecekler. bir kere iki gözüm, o şarap bu yılın değil, en erken 2009un şarabı. üzümlüğü bile kalmamış. ayrıca o zaman bağcıyı destekle, ne bileyim. "burda üzüm yetişiyo ama bu gavurlar onu alıp şarap yapıyo" diye burunlarından getiren tonla belediye başkanını kazığa çek, o bile yeter. bağda dalda alkol avına çıkma mesela. "şarap sağlıklı değil, üzüm yiyin" gibi deli saçması beyanlarla "pek tabiiiyy, bakın beyim de öyle söylüyor, ulu beyin" dedirtme insanlara.
inadına şarap, inadına rakı, inadına kokteyl, ne içiyosanız. sinir oluyorum işte. içki sigara değil. içki adını içmekten alıyor. iç yut. illa kusman, yol kesen eşkiya olman gerekmiyor. ortalama bir "şık burjuva akşam yemeği" düşünün: altın kıymetinde kırmızı et, yanında da bi kadeh altın suyu. breh breh. kardeşimle şerefe yapıcam, her yudumda bir servet. ne gerek var, kim için, ne için?
iş gayet politik, yes, biliyoruz. bu politika muhafazakar planlar girdabından öte derin bir beceriksizlik de içeriyor. kürsüde yandançarklı gülümsemeyle "biz işimizi biliriz" diyerek sağ el kalp üstünde halk selamlamak, bu arada kendi dışında kalan herkesi "seenn... peeehhh"leyerek aşağılamak, çok üzgünüm, 8 yılın sonunda yetmez oldu. azalan fayda kanunu da mevcut çünkü liberal ekonomide, bilir misiniz? yandançarklı gülüşe doyduk. elmalar ve muzlar. biri bana portakal soysun, başucuma duma dum dum. anlatamıyorsunuz, ikna edemiyorsunuz, beceremiyorsunuz. sadece sonsuz bir hitabet gücüyle, ağlayan mızlayan çocuğu "aa bak kuş" diye susturma basitliğinde, konuyu dağıtıyosunuz.
sinir oluyorum işte, si-nir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder