26 Eylül 2011 Pazartesi

ponponponpon

bi zamandır, sanırım bir buçuk yıldır filan, evde dev kalınlıkta mor yünler var. neye niyet neye kısmet bir halde kısmetlerini bekliyorlar. şiş filan da almıştım; ama şişleri bende bile değil, öyle bir örmek istememek. resmen unutmuşum varlıklarını. neyse, nihayet cumartesi günü bi yumakla boğuşup kendime sonia rykiel tacı yaptım. sonia'cığımın yanında benimki ucundan taca ilişmiş bir buluttan çok, kafama çökmüş bir kartopu gibi duruyor. olsun. bi de benimki bi boy ufak kalsa da istanbul sokakları sanırım anca bunu kaldırır. gerçi kafamda mor renkli, devasa bir ponponla ancak ve ancak kraliçe elizabeth'le çay içmeye gidebilirim. şimdilik evde takıp dolaşıyorum. altındaki taç biraz ince kaldı, kalınını bulup ona takarsam mahallenin delisi adayıyım.

*
sevgili Birgün Gazetesi sayesinde görüp bu.rsa mü.ftülüğü websitesini inceledim. iyi niyetli olabilir; ama sahiden dünya saçması beyanlar ve tavsiyeler var. bir kuple "aile içi iletişimde altın kurallar":

madde 4: Saldırı hakkı tanımak: Bir insan her zaman neşeli, mutlu olması hoş olurdu ama, bu mümkün değildir. Eşinizin sinirli olmasının nedeni sizinle hiç ilgili olmayabilir. Ona saldırı hakkı tanımak gibi güzel bir armağan verirseniz fırtınaya fırsat vermezsiniz.
madde 14: Fırtınalara fırsat verin: “Bu adam beni deli etti “ diyorsanız, bırakın fırtına essin, arkasından sağanak yağış gelsin, sonradan çiçekler açacaktır.

canına yandığım ülkemde böyle nereden çeviri olduğu belli olmayan metinler müftülükler tarafından yayılıyor ya, aklıma 2001'de mi ne izlediğim o kadın programı geliyor. bir kadın, telefonla canlı yayına bağlanıp yayındaki avukata akıl danışmıştı. konu şu: kocası kızgın şişle rahmini dağlamış. doktora gidememiş, kanaması varmış. ayrıca çeşitli süreler ve sıklıklarda ütü basıyormuş vücuduna. bir anda reklama girmişti kanal. avukatsa buz gibi bir sakinlikteydi; çünkü bir o biliyor: ne ilk, ne son.

şimdi pardon, yukarıdaki metni bir daha okuyun. evet bir daha okuyun. hadi hatta bir daha okuyun. antisipasyon tanımı yapana kadar, aile içi şiddet hakkında tek kelime etseler ya? bu kadar mı gül bahçesi bir memleketteyiz de aile içi tek sorun şişkin egolar? resmen 15 maddesi ego idaresine ayrılmış bir liste!

olmayan bir oyunun en sahte hali bu. görmezden gelmek midir, rüya alemi midir, nasıl bir aymazlık ve körlüktür? bu kadarı hakarete dönüşüyor. bırakın fırtına essinmiş. bunu söyleyenler benim nazarımda, bir çocuğun sünnet korkusunu çok iyi anlar da bir kadının dağlanmış rahmini düşünmeye tenezzül etmez. dünyadan bihabermiş gibi yaparlar, gülmüş gibi, gül bahçesiymiş gibi. neyin nereye gittiğini düşünmezler.

oysa ben size hop - bir iki sayı bulayım:
  • Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu'nun araştırmasına göre, Türkiye'de her 100 aileden 34'ünde kadınlar fiziksel şiddete maruz kalıyor. 
  • Araştırmaya katılan kadın ve erkeklerin yüzde 56'si, 'kadını' hiçbir gerekçe olmaksızın, her şart altında suçlu olarak değerlendirirken, yüzde 34'ü şiddet olaylarında suçlunun taciz eden taraf olduğuna inanıyor. 
durum vaziyet bu. daha önce de yazmıştım, belediyelere sığınma evi zorunluluğu getirildi. hani keyfi değil, zaruri bir durum. yine de olmuyor. diyelim ki oldu, bu kadınlar sığınsa kime sığınacak derseniz, onun da bir örneği var:
  "Sığınma evleri açıldıktan sonra neye dönüştü biliyor musunuz? Bunun ne olduğunu burada açıklayamam, çünkü hanımlar var"- i.melih. ankaranınki.

ondan sonra rica ederim, bir grup erkek ve kadın, feminizm hakkında atıp tutmasın. "kadın hakkı yoktur, ona insan hakkı denir"cilere hiç girmiyorum, hani cümlenin devamı "çünkü Hakkı erkek adıdır hihoho" olsa, o bile tercihim. o zaman engelli hakları, azınlık hakları filan da yok, homojen bir homo sapiens familyasıyız, ama işte aramızdan birileri gerizekalı gibi branşlaşıp eğitim görüyor, kör olana kadar kitaplar deviriyor (başka gerizekalılar yazmış tabii o kitapları), uzman filan oluyor. peh.

*
orada bir yerlerde, bu ülkenin dağlara taşlara kök salmış bir ataerkil düzen sorunu var. kapıdan kovsan bacadan höt höt. yokmuş gibi yapabiliriz tabii.onun yerine fırtınalara fırsat verip vermemeyi de değerlendirebiliriz tabii. hepsi mümkün; ama sizi o kadar da salak yerine koyamam, mil pardon. kafama ponponumu takıp otururum işte anca.

3 yorum:

mermaid dedi ki...

O yunleri niye aldığıni biliyorum. Sisler bende. Çok üzgünüm.

deryik dedi ki...

amaan üzülecek hiiiç bi şi yok. zaten yeni evde yer yok :) tacımla bi de güneşli çınarla pek bi mutluyum ben :)

rocknroll dedi ki...

blog aleminin en cok konusani ama delisi deil kesinlikle :P

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker