19 Eylül 2011 Pazartesi

kepenk

ilk kez, önemli gün ve haftalarda uzak olacağım. mesafe, böyle böyle acıtıyor işte. hain şey. mesela hep bi "geçen sene bu zamanlar" diye bi şi var. geçen sene bu zamanlar, tatil. geçen sene bu zamanlar, birlikte. geçen sene, geçiveren zamanlar, geçip giden zamanlar.

Çok sinirleniyorum bazen, çok üzülüyorum. belli bir şeye de değil aslında. aslında belli: evraklara. imzalara. kağıtlara, A4lere ve sarı zarflara ve makbuzlara. gerekliliklere. kısıtlara, sınırlara, en çok da sınırlara.

*
ben dün yürüyüşteydim, adaletin 200'ü. bikaç yerde birden görünce, gitmemek olmaz. hafta içi olanlara katılamadığım için hafta sonu arayı kapamaya çalışıyorum. zaten bi işim yok, en azından işe yarıyorum. çok kalabalık mıydık, neydik, bilmiyorum. gazetelerde yok. gazeteciler yürüyordu, yine de gazetelerde yok. gayet sakin bir protestoydu, önde davullar vardı, atılan sloganlar 5 kelimeyi geçmedi ve ah aziz ülkem rahat olunuz: hepsi öz türkçeydi. zaten alt tarafı GS meydandan taksim'e yürünecekti, onu da yürütmediler. yarım saat sonraysa toplaşan gs taraftarları haykırarak ve küfürler saçarak koşabildi meydana kadar, orada bir güvenlik endişesi yoktu.

neyse, taş çatlasın 1200 kişiydik; ama uydurmiym, çünkü ben son anda katıldım, başını sonunu, uzunluğunu göremedim. ama bu güruh yürürken büyük bir aceleyle kepenklerini indiren GAP, Swatch ve Benetton - sizi gördüm. biz yürüdükçe, sanki size bir zarar gelecekmiş gibi yarıya indirdiğiniz kepenkleri, o kepenk indirme düğmesini, demirören'in matador kılıklı korumalarının hindi gibi kabararak girişi kapamaya çalışmasını gördüm. bir tek ben de değil, orada yürüyen, alkış tutan, slogan atan herkes gördü ve bir şey söyleyeyim mi, bir anda ron ron ron kepenk inme sesiyle kaplandığımız için, herkes kahkahalarla güldü. bir anda herkes, demirörenin güvenlik elemanlarına "napoorsunuz siz kuzum yahu? korkmayın bizden" dedi. komikti işte. komik bir acizlik.

biz bizden korkmazken ve kimseyi korkutmazken - o kepenkler, ah o kepenkler. orada o kadar az oluşumuzun sebebi işte o kepenkler. biz "ahmet çıkacak, yine yazacak" diyoduk, "nedim çıkacak yine yazacak" diyoduk (ki niyeyse işin özü olan bu sloganları sadece 2 kere dedik, ama olsun). Bu sırada, 3 tane 20li yaşlardaki genç kızın yanımdaki adamdan "adaletin 200'ü" kartonetini isteyip, gülümseyerek fotoğraf çektirdikten sonra istifini bozmadan, gülüşerek yoluna devam etmesinin sebebi de o kepenkler. "ahmet kim, nedim ne?" dememelerinin sebebi işte o kepenkler. yani ne bileyim, facebook'da alacağı 3 "like"ın, önündeki 1500 kişinin derdinden daha mühim olabilmesinin sebebi de kepenk mesela.

içerdekinin dışarıda olan bitenden korkup, kendini hapsettiğini bile fark etmeden sığındığı kepenkler. asla ana kucağı filan olmayan kepenkler. size, istiklal caddesi boyunca her haftasonu en az 3-5 yürüyüş olduğunu söylemiyorlar. onlar söylemiyor ya, gelip kendiniz görün. kepenklerinizi de açık tutabilirsiniz, kimse kimseyi ısırmıyor.

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker