25 Ocak 2011 Salı

notlarcık

1) geçici sprey boyayla mavi perçem elde etmek dışında (orta 3?), hiç saçımı boyatmadım. elbet bi gün boyanır diye acele etmiyorum; ama "boyasam ne renk olur?" diye de pek düşünmedim. elimde bi strawberry blonde var, düşünme yükümü alıyor. "ölmeden önce bi kez kırmızı/mor saçlı olun!" gibi çılgınlık tavsiyelerine, "tavsiyeyle çılgınlık olmaz" gibi bi itirazım var.

2) efendi çocuktum. arkadaşlarım da öylelerdi. "hababam sınıfı bizdik laaan" anılarım neredeyse hiç yoktur, zaten öyle anılar genelde erkeklerin olur, di mi? anca kikirdiyoduk galiba. okuldan kaçmakmış, gizli gizli içmekmiş, belaymış falan - cık. merakım yoktu resmen. yine de bi kere disiplin soruşturması yemişliğim var, saçma bi sebeple. düşünüyorum da yani, lise yıllarım da gayet sakin geçti. kendi halimdeydim. bi zararını da görmedim açıkçası.

3) çok didaktik teyze tipliyim, bazen de öyleyim. ömür çürütebilecek bir potansiyelim var, çabuk sinirlenen de biriyim, allah etrafımdakilere sabır versin. bunu da öylesine söylemiyorum, iyi bi şi diye de söylemiyorum; ama kendimden saman alevi teşhisliyim. şansıma, etrafımdakiler sahiden sabırlılar veya bana alışıklar, he diyolar, geçiyor.

4) şu hayatta, bi şi anlattığımda "aa çok şaşırdım" diyp, bilerek veya bilmeyerek "senden bunu beklemezdim" imasında kaybolanlara bir daha bi şi anlatmamayı öğrendim. o yüzden beni gerçekten anlayan insanlara dert anlatabilme lüksüm var. konuyla ne kadar ilgili bilemem; ama hayatta en sevdiğim laflardan biri de "ufak tefek gördün de karamürsel sepeti mi sandın?"dır; tersim pistir.

5) uzak asya kesinlikle ilgimi çekmiyor. şehir şehir düşününce heyecanlandırıyor belki; ama ilk alacağım uçak bileti singapur'a, endonezya'ya filan olmayacak, biliyorum. en fazla o kartpostallık kumsallar ilgimi çekebilir. bi de dubai: sıfır heyecan. görmeden sevmemek hatta. bunun dışında, şimdiye kadar gitmiş olabileceğim 2-3 şehre hala gitmemek canımı sıkıyor.

6) çocukken çizdiğim resimlerde, 2 figür ortada durur, etrafları da konuşma balonu kaplı olurdu. "annecim pikniğe giderken ne giysek? / hmm bence kareli elbiseni giy/ gidince top oynarsak rahat olmaz ki" gibi. kare kare çizsem çizgi roman olacak ama o kadar yetenek olmadığından "resimli diyalog" gibi bi şi oluyordu. bazen hayat aynen o resimlerdeki gibi oluyor: an sabit ve metinler dolusu bir çerçeve.

7)  içkim kumarım yok, ataletim var.

8) otobüste, durakta, metroda, birileri hep gelip benimle konuşur. yıllardır böyle. laf atmak filan değil yani, yaşlı amca ve teyzelerin gözdesiyim.

9) kardeşime çok güveniyorum. kardeşim değil, bir kişi olarak. hatalarını da edebiyle yapıyor. onunla gurur duyuyorum ben. çünkü şu hayatta batmamak değil, çıkabilecek şekilde batmak mesele; dibe oturmamak. o bunu becerebilecek biri. bi ağırlığı var ve ben bunu seviyorum.

10) dövme konusunda kendime tanıdığım bi senelik hazırlık süresi yarılandı gibi. önce gözlem, sonra icraat.

11) okuduğum şeyi kolay kolay unutmam; ama izlediğim şey unutulmaya mahkum. niye bilmiyorum, zevkle hatırladığım filmlerin bile sorsanız sonunu söyleyemem. izleyip izlemediğimi hatırlamam bile mesele. çok fena. keza, isim hafızam berbat, sima konusunda on numeroyum. bu yüzden, adını unuttum diye selam veremediğim çok insan oldu.

12) küçüklüğümden beri, düğün dernek, yok efendim gelinlik-yüzük filan hayal etmişliğim yok. feminist damardan veya "evlenmiycem!" inadından değil. ben protokol düzeni gerektiren ailevi merasimlerde, "etkinlik"lerde can yakıcı bir daralmayla şişiyorum. bu o kadar doğal geliyor ki, şimdi yazarken bile şiştim. haliyle oturup hayal de etmiyorum.

13) öte yandan, sanırım delirdim, cenazemi düşünüyorum. nasıl olur filan. yakılmak istiyorum sanırım. sabit bi yerde gömülü olmak mutlaka ki ziyaret için iyidir; ama leyla gencerin külleri boğaza kavuştuğunda, içim ferahlamıştı. yakılma konusunu dövmeden de uzun süredir düşünüyorum. kavanozlayıp cam vitrine kaldırırlarsa o asap bozucu tabii, uçuculuk sebebiyle kül olmak iyi. savurmayıp köşe yastığı gibi bi kenara atarlarsa sallanır sallanır o kavanozu deviririm.

14) ölüm konusunda son söz: bi arkadaşım, "sence sen nasıl ölücen?" demişti. o zaman "kanserden heralde" demiştim. muhtemelen de öyle olur; ama bu ara sorsanız, "kesinlikle bok yoluna gidicem" derim. bana yakışmaz mıydı, mesela otobüs durağında dikilirken minibüs tarafından biçilmek veya sokak lambası yanmadığı için karanlıkta görmediğim belediye çukuruna düşmek filan? bu kadar dırdıra, "aslında bok zor değilmiş" yanıtı olmaz mıydı? sonra da yok efendim, yakıldı, külleri saçıldı filan romantik romantik. gülüyorum, siz de gülün.

15) kalabalık bi grupla çekilen fotoğraflarda düzgün çıkarsam veya benim düzgün çıkma ihtimalimin belirdiği fotoğraflar titremezse, o fotoğrafı çerçeveleticem.

ayh şimdilik böyle. 15 madde. niye derseniz, ne bileyim ben. bi bütünlük yok.

al mesela:
16) ev eşyası ile aidiyet bağı kurmamaya çalışıyorum, aramızda bi mesafe var. çünkü benim için bir evde yaşamak "katı olan her şey buharlaşıyor" gibi bir şey. en azından şimdilik böyle. yoksa en bi çok severim ben maison française'i.

16 oldu... gibi mesela.

9 yorum:

mz dedi ki...

Yakinlarda tatil ihtimali var mi bari? Yazdigin her seyden bagimsiz. :)

Adsız dedi ki...

Çok merak ettim kaç yaşındasın? Tahminimce en fazla 23 dür diye düşünürdüm ama ben 30 um ve her maddeyi okurken sonunu biliyordum bu kadar benzerliğe şaşırdım...Niye şaşırdıysam geçmişim o yollardan işte oradan biliyorumdur:o)

deryik dedi ki...

mz: yok yahu. bühühü, yok yok yok.

adsız: genç göstermeme sevindim (seviniym di mi?); ama 23'üm gerilerde, eskilerde kaldı, 26'yım.

Adsız dedi ki...

sevin tabiki. yeni 30 oldum ve yeni yaşımın adı şu olmalı: "hiç göstermiyorsun". artık züürt tesellisi mi yapıyo çakallar, "yuhhh" un kibar hali mi çözemedim henüz, ama en sık duyduğum cümle bu...sanırım gösterilmemesi gereken bi yaş 30. ama ben sevdim (şimdilik)...

AidaSalem dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
n7e dedi ki...

5. Ben de bunu yunaytıd siteyts of amerika için düşünüyorum.
13. Yakılma işi biraz sorunlu yahu? Ben de isterim diyordum ama bi beni yakmasalar ben de kara dumanlar ve pis koku olarak son karbon adımımı atmasam daha hayırlı olur herhalde dünya için? Gerçi bu çevreye saygı sevgi şefkat senin daha iyi bileceğin iş. Gömülelim iki sümbül ekerler mis gibi koku oluruz fena mı deryik?!

deryik dedi ki...

adsız: 30, sanıldığı kadar uzak olmayan; ama niyeyse sadece kadınlara "eşik" olan bi yaş.

aida salem: ben içtim bi şiler. banyoda kalmak, kalakalmak ve hatta bulunduğumda çıplak olmak, en büyük korkularımdan.

n7e: abd benim ilgimi çekiyor, silip atamıyorum. texas, vegas filan değil de ne bileyim, bi bluesdur, cazdır,cazip şeyler yahu. ondan. kara duman ve pis koku ne kelime, teknik olarak yakma işlemiyle enerji elde etmek mümkün. CFC salınımı olmadan, çevre dostu bi yakılma var yani ama sümbül dersen akar sular durur :)

n7e dedi ki...

Yorumla sohbet: caza laf etmedik yahu, ama ilk alacağım bilet o taraflar olmaz benim de. O değil de, o yakılma cennet vatanımda var mı? Soruyorum, size deryik hanım? Türkiye'de yakılabiliyor muyuz hem? Hım? Dur bunu ben sana haftaya sorayım, olur mu? Mesela pazar?

deryik dedi ki...

olsa gerek, leyla gencer örneğinden yine. ama pazar bi sor yine de :)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker