30 Kasım 2010 Salı

malum

sol elimin, işaret parmağımın iç kısmının en kör noktasında bi şişlik var. boncuk gibi, içerden. kistimsi. yağ bezesi tahminen. bilmiyorum. bi ufak topçuk, öyle düzgün bi yuvarlak. keşke panik olup doktora gitsem. gerçi buna panik olan, ıvır zıvır diğer şeylere de panik olurdu. belki de yıllık check-up yaşım gelmiştir. iyi niyet tedavisi.

blog kapamak teknik olarak mümkün olmamalı. kepenk indirmeyi anlıyorum da dükkan açık kalmalı. evet okuyunca saçma gelse de isteğim bu. ama bi yandan da, sol el demişken yani, kepenk açanlardan divad, "sorduk mu?" demeye devam ediyor.  yeni baştan. bu böyle biline. mesela. çok bağırmıyorum, ağır abi kendisi. lafın gelişi tabii, yoksa bmi açısından benim borum öter.

yabancı arkadaşlarım haymana pancar geziyor. hepsinin iş hayatının ilk ayından itibaren 2-3 hafta tatili var, her yıl artıyor. planlıyorlar ve fink atıyorlar. okyanus aşırı çoğu tatil de, demek ki maaş da fena değil. yok yok sinirlenmiyorum, fotoğraf çekiyolar allahtan. hep de böyle turkuaz denizler veya amazon ormanları, gözüm gönlüm açılıyor. ne güzel. haftalık çalışma saati en yüksek milletiz, tatil süremiz de kısa, ama bunu birileri birilerine "türkiye işlerine sadık, çalışma azmiyle dolu insanların olduğu, bi güzel ülkedir" diye pazarlayabiliyor. gördüm, durdum, ordaydım.

londraya kar yağmış. gulf stream de bi yere kadar, napsan netsen kuzey oralar. aa şiirim oldu.

wikileaks gündemini ileri sardım ben, bi haftaya bitmiş olur zaten."Torba Yasa' olarak bilinen düzenleme, alkollü içeceklerden hem oransal hem de asgari maktu tutar üzerinden vergi hesaplanmasını öngörüyor." diye bi cümle okudum demin, kesin kötü bir şey diyor, onu anlamaya çalışıyorum. iki ters bi düz öpecekler demek sanırım. bi de dün tayyip bey öyle bir "wikileaks önce döksün bi eteğindekleri, sonra yorum yaparız" dedi ki bi an için bu işlerin başında "vicky leeks" isimli bir kadının olduğunu düşündüğünü düşündüm. kendi kendime çok güldüm. vicky hanım, kuşları kondur eteğine de bir kapa bir aç. hey  hey.

Son bir yılda 13, son 20 yılda ise 355 çocuk ölmüş, öldürülmüş. hani kazayla. uğur veya ceylan gibi. küçücükken, goncayken. öldürüldükten sonra bir kez, zaten silik olan kayıtları iyice yok oluyor, kim görmüş ne yapmış, siline siline boşluğa.
yetişkin birinin ölmesinden, faili meçhul yok edilişinden daha çok üzmemeli bizi bir çocuğun katli; teknik olarak. ama üzüyor cancağızım, üzüyor. can her yerde can; ama çocukların uçan kuşlar ve açan çiçeklere yakın bi yanı var. "içimizdeki çocuğu koruyalım" pembeliği değil bu, başka. sanki. bence. mümkün. neyse. insan ömrünün sonuna gelirken, ilk 20-25 yılını çok net hatırlarmış. bu yıllarda ilkleri yaşadığı için olurmuş bu, sonrası hep tekrardan ibaretmiş, hafıza kendini o kadar da yormazmış kayıt için. psiko101. okul, arkadaşlık, aşk, seyahat, taşınma, ölüm.. hepsinin ilki 20-25 yılda. genç yaşta ölenleri okudukça aklıma hep bu geliyor.

kardeşimin fotoğraflarına bakıyorum. fotoğraf ne güzel şey. kardeşim ne komik. arkadaşının saçını boyamış mesela, elinde eldivenler. an an an. fotoğraf dediğin özleme aleti zaten, başka neye yarar.

bir de ilgilenenlere duyurmak boyun borcu: 3 yıl önce kurulan tarlabaşı çocuk orkestrası, konserlerine başladı. 5 aralık pazar günü, muammer karaca sahnesindeler. konser ücretsiz, çocuklar hevesli, alkış güzel şey.

yarın 1 aralık. demek ki resmen 40 gün kalmış. 40 bile değil. oof of. karşıki dağlar.

yazmadan edemeyeceğim:
  • İnebahtı Deniz Muharebesi, 7 Ekim 1571 tarihinde Osmanlı Devleti ile Haçlı donanmaları arasında, Korint Kıstağı'nda, İnebahtı yakınlarında yapılan deniz muharebesidir.
  • Preveze Deniz Muharebesi, 27 Eylül 1538 tarihinde Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı donanmasının Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasını Adriyatik Denizi'ndeki Preveze Kalesi önünde yendiği bir deniz muharebesidir.
hay canım rodoplu.

Hiç yorum yok:

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker