3 Kasım 2010 Çarşamba

iç-aç

hep bi iç karartma halindeyim. içim karardıkça yazdığım için oluyor, okuyanların içi kararıyor. yani aslında benim yazarak dağıttığım karanlık okuyana geçiyor. elden ele - karanfil gibi bi şi. neyse işte: bakın renkli çiçekler ve güzel günler.

halbuki güzel şeyler de oluyor. mesela türk telekoma çok bi sövmüştüm ama işimi hallettiler. daha doğrusu işim halledilirken delirmemem için yardım ettiler. genel müdürlük güzel bi yer, sakin bi yer, insanlar da sizi dinliyor. hani sürekli acelesi olan (çünkü müşterinin acelesi yok) ve işinden nefret eden (çünkü müşteri bu problemle uğraşmaya bayılıyor) müşteri ilişkileri yetkilisi sendromu değil - dinliyor, ilgileniyor, çözüyor. daha nossun. modem kurula.mis.

evet güzel olan tek şey bu galiba. ne fena. bi de ben ekşili köfte yedim, uzun yıllar sonra. o da güzeldi.

cer modern de güzeldi bak. nihayet gittim, gördüm, gezdim. hatta maaile yaptık bunu. dırdır edicek bi şi de buldum, evet. aslında dırdır etmiycektim ama "sergiyi hangi sırayla geziyoruz?" gibi basit bir soruya "küratöre soracaksınız, bilemem" diyen ve işi o sergi salonunda volta atmak olan görevliler içimi açıyor. neyse, ikimiz de uyuz günümüzdeydik sanırım. yoksa eminim iyi biridir. o da beni sevmiştir. ah ah.

sonra işte lyonda gidemediğim modern sanat müzesi geldi aklıma, kardeşime vekalet verdim. ah kardeşimi gördüm ben evet. kardeşim, canım. tüm aileyi gördüm ama işte gözüm ona takıldı kaldı. o kadar takılıp kaldım ki çocuk okuluna dönemiyor, fransızlar vize yeniledik sanmışlar aslında olmamış. yo yo onlara da kızmıyorum, paris hatrına.

aa bi de en önemlisi: tarihin tozlu raflarından, harika bir Sabuş fotoğrafları seçkisi derledim. kuytularda sakladığı fotoğrafları arşivledik, dijital yapıverdik. oh mis. daha toplanacak çok şey var. 17 yaş halleri bile var. çok güzel, çok. yani marilyn'e benziyor, hep benziyor; ama bi pozu var ki bkz şu yandaki fotoğrafın tıpkısı, gülümseyeni. çok tuhaf. ben marilyn'i ne kadar seviyorsam, ne kadar gizli gizli seviyorsam, norma hallerini hele, öyle bi güzel.

arayınca bulunuyor be blog. bak işte güzel günlerle dolu etraf. menekşem yaprağa kaçtı, çiçek açmıyor; ama hormon tedavisiyle coşturmak istemediğim için yeşil yeşil de güzel kendisi.


ah laptop çöktü bi de. bir varmış bir ce-ee. noldu acaba, bi bilsem. çöktü sanki, bence. gibi. sakin sakin. delirmiyorum yo yo yo. no no no. modem geldi, laptop gitti. ne hoş.

yağmurlara hazır bir çizmem var. güzel güzel.

la durée törenlerle, kasım ayında bebekte. imiş. la durée muhitimize geliyor. her dakika makaron yemesek de yeme ihtimali için, orda bi yerde tuhaf aromalar ve renkli toplar için çalışan insanların varlığı, sürekli bir marie antoinette havası da aslında, bence, gerekli olduğu için. evet, orda bi yerde, bence olabülü. fena değil.  godiva da geldi mesela, durupduru. orda bir yerde olduğunu bilmek, bence güzel. ayrıca böyle aşırı lüksmüş gibi bir ambalajı olsa da ikisi de değil.


onun dışında, evde yemek yapmaktır, yemek keyfi yapmaktır, sonra kadehleri doldurmaktadır, hepsi mevcut.

evimin son rötuşları kaldı, bu haftasonu da bunu bitirince, bumbum şaralop.
böyle renkli post da bi daha zor yani, hadi yine iyisiniz.

2 yorum:

mermaid dedi ki...

marilyn dedin de, benim sana bir süprizim var, bir doğ da. dünyanın tek tatlı akrep kızı.

deryik dedi ki...

beklemedeyim merkez. her doğumgünümde marilyn, çok şımartıcı :)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker