dün öyle güzel kar yağdı ki sabahki taksici amcanın gözlemine göre 1 saat sonra erimiş olmasına ilk kez üzüldüm. sessizce izlenesi.. ayrıca sabahki gün doğuşu da çok güzeldi. neyse, kar tabakalar halindeydi. hatta, biz yurttayken neslinin taa malatyadan getirdiği ve benimparça parça zevkle yediğim yassı dut pestili gibi köpük köpüktü. hatta, ben geçen gün tam ışıklarda karşıdan karışıya geçerken birini nesliye benzettim. "nesli??" dedim. gülümseyerek" evet?" diye döndü. be kadın, niye gülümseyerek "evet" diye dönüyosun, beni heveslendiriyosun? "aa tanımadın mı" dedim bozuk, o daha dönüşünü tamamlamadan. yani tam bi "yanlışlıkla yoldan rastgele birini seçen ama kendine güveni tavan yapmış kız çocuğu" cümlesi, hatta o cümlelerin piri... telefonda olsa hadi sesini benzettin, burda kanlı canlı karşında. ve üstelik nesli istanbulda bile olmamalı bildiğim kadarıyla. ben bu anı bi de 4-5 yaşımda yaşamıştım, yine çirkindi. neyse işte, kız nesli olmadığı gibi bi de kendini nesli sanıyodu. yeşil ışık yanmasına 5 saniye olduğunu göz ucumla gördüm, "neslihan diil galiba adınız?" dedim. yine aynı gevrek gülümseyişle "eheeh evet diil" dedi. hop birlikte adım attık ana caddeye, karınca karınca. saat sabahın çok erkenine beş vardı, ondan olabilir. yeşil ışığı heyecanla bekliyo olmaktan olabilir.
neyse feci dağıldım yine... dün gece kar dut pestili gibi köpük köpük; ama beyaz yağdı. fotoğrafını çektim. belki paylaşırım bile, üşenmemem lazım.
ofiste ergonomik mouse altlığı yok ve mouse da ufak. bileğim kasılıyo, elim ağrıyo türk orta sınıfı. uygun ürünlere ihtiyacım var. şaka diil, bu mouse yüzünden eli atele alınmış amcalar biliyorum ben.
şunca yıldır annemin kızıyım, "aa hava lodos", "aa hava poyraz" cümlelerini isabetli kullanamıyorum. annemse akdeniz seferinden yeni dönmüş denizci gibi havayı kokluyo resmen. bulutların şekline göre ertesi günün ahva tahminini filan yapıyo. banysa sanki hep lodos. ısınsak lodos, fırtına olsa lodos. lodos sanki bütün rüzgarların genel adı, kızdırmaya gelmeyen rüzgar tanrısı filan. poyrazın rolünü çözemedim. onun da fırtınası var tabii. yönlerini bilmemekten değil. yoksa lodos güneybatı, poyraz kuzeydoğu. yaa yaa. hissiyat meselesi bahsettiğim. neyse işte. ayrıca "keşişleme" bi meze adı olabilirmiş.
14 saatlik iş günümün sonuna gelememekteyim inatla. hep böyle diil hayır.
büyüyünce ben de tanesi bin pound eden raporlar yazıcam blog. parayı ilimden irfandan kırıcam. yes novlıc iz pavır. sanki ölümsüzlüğün sırrını veriyolar, sanki simya formülü. peh.
reflüm dirildi. daha doğrusu diriliyo. hani zombilerin toprak altından yavaş yavaş çıkışı gibi. önce eller ve kol filan. geliyorum geliyorum diyo.
aaay öyle işte.
2 yorum:
yaa ben senin bu konuşur gibi yazdıklarının hastasıyım.
yazıya başlarken başka bir konu, ilerlerken hoop başka, hele birde bitiş anı... o ise bambaşka...
çok içten çok komik ve çok gerçekçi.
teşekkür ederim :)
Yorum Gönder