6 Aralık 2011 Salı

"düş karışmamış ham gerçeğin pek öyle tadı yoktur"

2 post yazdım, öylece duruyor. biri onur yaser can'la ilgili, diğeri onur hamzaoğlu'yla. belki daha sonra. o kadar kötü zamanlar geçiriyorum ki bir yandan,her iki onur'un da canını sıkanlara sarsam bu sinirle, onları delirtebilirdim.
 neyse. güzel şeylerden bahsetmek istedim; bir ihtimal tanımadığınız, duymadığınız bir güzel insandan.

Vedat Dalokay. benim niyeyse arada bir açıp, vikipedi'deki özgeçmişini okuduğum kişi. gökçek öncesi Ankara'yı yaratan kişi. Ankara'yı bildiğimiz, sevdiğimiz hale getiren kişi. bakınız "biz" dedim, hani ben de aslında Ankara'yı sevebilirdim. Ankara'nın parkları ne güzeldir ve mesela ulus meydanı, kızılay meydanı, heykelleri. başkent olacakken, tam da olacakken yani, son hız koşarken birileri dur demiş gibi bir şehir oldu şimdi ankara. neyse. şimdiyi biliyoruz zaten, boşverin.

Dalokay mimardı. Ankara mimarlar odası başkanıydı. sonra 1 dönem CHP'den başkan seçilmiş, %65 mi ne oy almış. şehre parklarını, meydanlarını, "göbek"lerini, anıtlarını vermiş. Kocatepe Camii için düşündüğü "çılgın" kabuk kubbe, mühendislik açısından zor ve riskli bulunmuş; ama ondan da önce zaten yeterince "cami" bulunmadığı için reddedilmiş, olası maliyet bahane olmuş. o da gidip Pakistan, İslamabad'da 1970'te bir cami yapmış. camiyi bir görmeniz lazım. Beğenmek- beğenmemek ötesinde, bambaşka bir şey. Mesela Taksim Meydanı proje yarışmasını da o kazanmış. Dalokay her yere yetişebilen bir mimarmış işte.

benim için en büyük sürprizi de, hala inatla bulup okuyamadığım Kolo'dur. YKY'ndan çıktığını bilmeme rağmen, hep bir şekilde aklımdan çıkar, unuturum. Keban Barajı'nın yapıldığı yıllarda, bu barajın suları altında kalan keçi Kolo'yu anlatan Dalokay'a zamanında TDK ödül vermiş, ingilizceye çevrilmiş ve 1995'te de ABD'den bir ödül kazanmış. Bir insan, bir mimar, bir şehircilik uzmanı, çocukluğunu yaşadığı köyün ve tüm anılarının 40 metre su altında kalışına masal yazar mı? Yazmış işte. hatta diyor ki, mimarlığıyla yazmış kitabı. kitap 2000 yılında nihayet zazacaya da çevrilmiş, kolonun diline.

dalokay, bizim bugün konuştuklarımızı 1980de yazdığı kitabın önsözüne işlemiş işte:

Baraj öyküsünde, Doğu’ya uygarlık götürüyoruz diye yola çıkan bir devletin, doğayı ve insanı, yani tüm yaşamı nasıl umursamadığını, bin yıllık yaşam ve yüz bin yıllık doğayı nasıl yok ettiğini anlatmıştım. Bunu gözlerimle görmüş ve yaşamıştım. Jandarmalı devlet gitmişti ama daha beteri, barajlı devlet gelmişti. İkincisi daha beterdi Şako Bacı ve Kolo için."

Gerçek hayatta baraj için yapılan yolda ezilerek can veren Şako Bacı için, masalında yatağında ölüm yazmış Dalokay. Ama sonra noldu biliyor musunuz? Sonra Vedat Bey, eşi ve bir çocuğuyla bir trafik kazasında hayatını kaybetti. diğer 4 çocuğuna nasıl bir sabır geldi de yaşamayı sürdürdüler, bilmem. yaşamak böyle bir şey.

 *
 Ben Dalokay'ın kim olduğunu çok geç öğrendim.  Benim için Vedat Dalokay, dedemin çok yetenekli, çok zeki, çok takdir edilen bir üniversite arkadaşıdır. "ah o eski dalokay zamanları"dır.  Vedat değil, dalokaydır. isimden çok sıfat gibi. Ben kendisiyle maalesef hiç tanışmadım; ama duydum sadece. haliyle, ben de vikipedi kadar tanıyorum onu aslında. fark yok.

Çankaya'daki bir garip nikah salonu dışında, ankarada hiçbir yerde dalokay'ın adı geçmez. muhammed ali cinnah'tan kennedy'ye kadar herkesin bir caddesi vardır da, onun yoktur. gökçek'in adı, sanı, gülümseyişi, yağlanmış saçları ve o her daim eğri gibi gözüken kravatıyla tüm şehri kaplaması normaldir de, Vedat Bey işte, üslubuyla silinerek gitmiştir Ankara'dan. Edebiyle silinmiştir sahiden.

Ankara'yı seviyorsanız eğer, Dalokay'la tanışmanıza ben sevindim. başlıktaki cümle de Kolo'nun önsözünden. eskiden ankaraya düş karışabiliyomuş belki de, şimdi maalesef, en kitsch haliyle bir ucube gerçekliğe dönüşüyor.

3 yorum:

Handan dedi ki...

can yayınlarında olduğunu anımsıyorum kolo'nun. bakın isterseniz,

Adsız dedi ki...

rahatlatmaz ya da affettirmez tabii ama ankara batıkent'te vedat dalokay parkı var. büyük güzel bir park. zamanında konserlerle ve türlü aktivitelerle herkesin dilindeydi. şimdi ne durumda bu park bilmiyorum; ama küçücükken kazındı aklımıza vedat dalokay'ın adı. iyi de oldu...

deryik dedi ki...

handan: can yayınları da olabilir doğru. ben yky'ndan gördüm kitapçıda ama işte hep bi unutuyorum almayı.

adsız: duyduğuma sevindim, bilmiyordum. batıkent'in ilk projesini de galiba dalokay yapmış? vefa güzel şey. bence şehre parklarını veren biri adına park yaptırmak da harika bir fikir.

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker