kendisiyle ilk karşılaşmamız ankarada, kalenin ordaki antikacılarda oldu. ince, uzun ve zarifti. kahverengiydi rengi. fiyatını sordum, 2,500 lira gibi bi şi söylediler. yuh dedim. "bu mala yine iyi apla" dedi adam, hak verdim. kumbara edindim sonra. gün o gündür.
ters dönmüş yusufçukların saçtığı ışıktan büyülendiğim ilk an budur işte. tiffany lambadan bahsediyorum. hatta lamdaber mi ne deniyo galiba.. kesinlikle "aydınlatma ünitesi" filan diil bu eşya. "ışık oyunu mobilyası" olabilir ancak adı. vitray gibi; ama soluk renkli, kanatlarında ince ince iş... link verdiklerim benim gördüğümün yanında solda sıfır. o bi kere, morlu-maviliydi. uzundu hem. ben öyle antika meraklısı biri diilim, hatta mobilya mümkün olduğunca sade olsun isterim. desenli koltuklar filan boğar beni. danteller, koltuk ayakları filan, üstüme üstüme gelir. hatta yusufçuk desenine de doydum ben göre göre. ama tiffany lamba, özel kontenjandan henüz olduramadığım evimin baş köşesine sahip.
neyse, kendisinin taklitleri de mevcut tabii. fare giremediği yere sabun kalıbı taşırmış, benimki de o hesap. şimdi taklitlerinin fiyatlarını filan buluyorum. hiçbiri de o gördüğüm kadar zarif olamiycak, belli.
aa şemsiyesi bile var yahu. evet evet. artık şemsiyeyi açar, içinde ışık yakıp "tiffany oldum ben" derim.
1 yorum:
bulunca benımle de paylasırmısın arkadasım.bende arıyorum:)
Yorum Gönder