fonda: cat stevens- another saturday night. komik şarkı.
yapılması gerekenler: iş. zira dün çalışmadım. bu sabah da çalışmadım. yapacağım şey de eski bi sunumun 2008 versiyonunu hazırlamak. yani kolay. slaytlar bile hazır. o yüzden erteliyorum, "ertelendikçe tamamlanan iş" kavramı üzerine yoğunlaştım, inşallah onu halledicem, gerisi zaten çorap söküğü.
yapılacak olanlar: kardeşle dizi seansı. artık cnbce ne verdiyse. bence kesin sarah connor chronicles vardır. hep o var. o yoksa fragmanı var. boşluktan dizinin takipçisi oldum. böyle böyle hollandada da bionic woman izliyodum. sarah connor bikaç mimik daha kullanırsa sevinicem. hep aynı bi "küçük emrah büyümüş de anne olmuş" bakışı hakim.
yapılmış olanlar: tadilatçıya etek götürmek. bütün günden geriye kalan bu kadar. hayatımda tadilatçıların yeri büyük. belini az aç, paçasını az kısalt, ben bu piliyi ütülemekle uğraşamıyorum dikelim gitsin, bi fikrim var ama beceremezseniz kalkışmayalım baştan uyarıyorum vs vs. eski tadilatçımız öldü. küçücük dükkanında havalandırma yoktu, pencere yoktu. hep sigara içiyodu. uyarıyoduk da. akciğer kanseri oldu ve öldü. fena bi şi. her tatilde uğruyodum nerdeyse. "esnafla bağlarımız" listesinde bakkaldan üst sırada bi amcaydı kendisi.
bi da paşabahçeye girdim. paşabahçede kaç kadından "ay sırf burdan çeyiz düzmek için evlenebilirim ihihihihi" geyiğini duydum, bilmiyorum. bugün 2 kişiden duydum mesela. aralarından da biri çıkıp "tekrar çeyiz düzmek için bütün çeyizimi kırabilirim/ boşanıp tekrar evlenebilirim" filan desin. hem niye çeyiz? "paşabahçe için eve çıkabilirim" filan desen nolur yani. ya da indir tabak rafını aşağıya, bahane mi yok?
sonra başka bi yerde karısına hediye bakan, 60 yaş civarı bi adam vardı. "düzgün bi şi bulamazsam 'bunca yıl zevkimi öğrenemedin mi' diye beni yiyo" diye dert yandı satıcıya. be adam... sen daha kadının üstündekine dikkat etmemişsin, ama kadın senin kravat-ceket-gömlek uyumundan sorumlu bakan gibi bi şi evde tahminen, onu geçiyorum. her bi haltı sen yıkasan ve hele hele ütülesen kesin bilirdin, onu da geçiyorum. ama elinde eteği boydan boya fırfırlı, kısa ve dar bi hırka, üstelik kadının göbeği var diyosun. kadının yaşı da olsun hadi 40- 50, en iyi ihtimal. şaka mısın nesin? loğusa günlerini mi anıcaksınız? amaan bana ne ya. hindi gibi didiklesin de gör. "değişim yapıyosunuz nasıl olsa di mi???" o la la. sana değişim kartı aldım karıcım. hediye çeki ver bari.
kalabalık günlerde sokağa çıktıkça herkese gıcık oluyorum, söylemiştim. hele herkesin toplu hediye histerisi günlerinde. evet evet yılbaşı meselesi de belki bunla ilgili: simlere bulanmış halde, en "küçük esnaf" haliyle, alanın ayaklarını yerden kesecek ama tabii ki ultra ucuz olacak hediyeyi arayan binlerce insan. sinir sinir.
her sene aynı van gogh takvimine ilgiyle bakan insanlar dolu ortalık. adam ölü bi kere. yeni bi resim yapmış olamaz. sınırlı bi sayının 12li kombinasyonları anca. eh o da takvim olduğuna göre, en bilinenler var içinde. hem hakkında en fazla kulağını kestiğini bildiğin bi adamın takvimini sırf artistik kaygılarla hediye etmek ne derece doğru? niye kandinsky diil mesela? resim zevkini dahi bilmediğin insanlara takvim beğenmeye çalışmak nasıl bir saçmalıktır? karşındakinin resim zevki var mıdır bi kere?
bi de tabii ki krem-şampuan-duş jeli setlerini ayırıp içindeki ürünleri farklı farklı kişilere hediye eden güruh var, kelimelerin bittiği andır. "yeni yıl misler gibi geçsin", "yeni yılın bebek poposu gibi pürüzsüz olsun", "ama bütün bunlar olurken sakın birbirinizle görüşüp durumu anlamayın" filan mı mesaj, onu da bilmiyorum. şampuan ne krem ne.
gıcıklar ordusu siziii...
biraz gözlerim şiş, biraz canım sıkkın. iyi bak bana cumartesi gecesi. hava ayaz zaten. gece 10'da hiç kahve içmedim ben, çarpıntım tutar diye. bence bi çılgınlık yapmanın zamanı geldi adamım. ah bir amerikan dizisinde olsaydık evde dondurma olurdu. ben bunu daha öncede söylemiştim galiba. olsa iyi olurdu şimdi.
herkese benden bi kilo dondurma.
tamam tamam gıcıklara da var.
6 yorum:
hakkaten gıcık oluosun yılbaşına:)
"kravat-ceket-gömlek uyumundan sorumlu bakan" tanımına koptum.
ayrıca bir de şu tipler var, "al bu 100 ytl senin olsun kendine beğendiğin bşy al karıcım" diyen gerzekler ve "bu yıl hediyemi kendim seçtim" diyen kabus teyzeler.
dondurmam çilekli olsun.
derya istanbulu boşver. alalım sevgilileri gel gidelim flamanyalara. sen amsterdam, den haag ben brüksel, gent. hem orada aynı "fan hoh" takvimine bakan insanlar da yokmuş.
şafağın sıkıştırdığı divad eksi 3 derece sıcaklık bilmem yüzde kaç bağıl nemden bildirdi.
mermaid: işte o durumda, yılbaşı gecesi eline sodexho kuponlarını tutuşturup "al bunlarla kendine bi yemek söyle kocacım" demek caizdir.
divad: ohoo sen bu ikiliyi anlamamışsın divadcım. flamanya bize gelmez, hele bu havada. küba dersen o olur bak.
Paşabahçe'de güzel margarita kadehleri olsun istiyorum. Kalın saplı, çirkin bombeli, küçük, kaba... Paşabahçe beni Eminönü'ne yönlendiriyor sanırım. Bilemiyorum.
O takvimlerin defter versiyonları var ya... Aman aman. Klimt de ikinci sırada. Bir de Picasso da bu defteri kullanıyordu'lar var. Ayh var cidden.
şu krizde voliyi vurup kübaya gitmeyi planlıyoruz zaten ama sadece tatil amaçlı. ispanyolca öğrendikten sonra zaten bin hızlı trene 5 saatte barselonadasın. tabi sizin ikili bilir en nihayetinde biz soğuk insanlarız ne de olsa: ))
insanların toplu hediye arayışları beni de geriyor, d&r anılarımdan biridir hiç unutmam, hediye olarak dvd alacakmış bir çocuk kız arkadaşına klişe muhabbet geçiyor
- nasıl filmleri sever kız arkadaşınız?
- genelde ben seçiyorum filmleri, o da itiraz etmiyor seviyordur değil mi?
- peki ne tür filmleri seçiyorsunuz siz
- vizyonda ne varsa gitmeye çalışıyoruz (sinemaseverinsanmodeli)
- peki belli bir tür var mı gittğiniz, ya da kız arkadaşınız seçtiği (artık görevli bıkmış)
- yani kız değil mi sonuçta, romantik komedi filan seviyordur
buna şahit olduktan sonra, gerçekten de dr'deki görevlinin adamın kız arkadaşıyla çıkabilme olasılığını düşündüm, eminim yüksek olurdu. Kız değil mi sonuçta, romantik komedi sever.
gıcığım evet, iki kez dondurma alabilir miyim?
Yorum Gönder