17 Ağustos 2008 Pazar

veşimdisen

lens solüsyonum var, lensim yok.
üstümde kedi tüyü var, kedim yok.
küllük var, çakmak yok.

bazı günler, ki bugünler bitmesini istemediğiniz günlerdendir, biterken çok acıtabilir. siz de üç aromayı bi pakete sığdırdıkları yarım kiloluk dondurma kutusunu kucağınıza alır (ki ah bu çok bi amerikan dizisi sahnesidir), belirsizliklere küfreder, fonda müzeyyen senar dinleyerek gelecek güzel günler şerefine, gelmeleri ihtimaline dondurma kaşıklarsınız, aklınızda böğürtlen şarabı tadı vardır, mavi köpükler vardır. kendinize kızgın olduğunuz, kırgın olduğunuz yanlarınızı düşünürsünüz, "niye böyleyim" diye düşünürsünüz, bunları düşünmek için çok sebep vardır, mutlusunuzdur mesela ve ihtimaller önemli şeylerdir. yarı aç yarı tok, buzdolabınızda çürümeye yüz tutan sağlıklı yaşam girişimleriyle bi yemek uydurmayı düşünür, müzeyyen'i duyunca vazgeçersiniz. ankarada gökyüzü kırmızı-mor olur ki ben kırmızıyla moru yan yana çok severim, dondurma da severim. kanınıza işleyen alışkanlıklarınız vardır, sinsice ilerleyen, onlara aşık olursunuz. yapmadığınız sakızlı muhallebi dert olur. bazı şeyler rötara tabiidir, seçebilmek istersiniz. müzeyyen dördüncü şarkıya geçer.

ay tutulmasından daha heyecanlı olabilir bira içerek üzüm yemek. mesela bazen.
ve göz pınarlarım bazen o kadar acıyo ki ağlamakla alakası bile olmuyo.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Uf Deli Kız. Yine Dert Küpüsün

deryik dedi ki...

büyük harflerle hem de.

Bespelled dedi ki...

yarım kiloluk dondurma ve onu yiyebilmek, kötü günlerde kendine güzel istemeler, niye böyleyim düşünmeler, kırmızı-mor gökyüzüyü sevmeler, bira, gözlerin acıyıp ağlanamaması....

hmmmm. tek kelime: deja-vu.

(Yalnız bizim dondurma paketlerimiz bir aromalıktır, dondurmamız da genelde Türk dondurmasından hafif ve daha az tatlıdır, ki bu özelliği nicelikli bir kullanımının önünü açıyor.)

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker