Bazi satirlar, dizeler var kiskandigim. Onlari pes pese dizen ben
olsaymisim, aralarindaki o kimyayi ben yakalasaymisim, dedigim. Herkes diyor tahminen. Kocaman
bir kasanin sifre kombinasyonu gibi sihirli dizilimler bunlar; celik
kasa acildigi an icinden en kiymetli duygularinizin dokuldugu. Her zaman
birbirine teget gecen ama bu tegetlik fark edildigi anda aralarinda bir
kivilcim cakan kelimeler. Sanki yazan kisi de o koca kitabi bu cumleye
fon olsun diye yazmis gibi, o sihirli cumle 40 kat dosegin altindaki
bezelye tanesiymis gibi. Sanki tek derdi o cumlecikmis de gerisi
bahaneymis gibi.
"Kuslar gibi civildar / tattirdigin acilar"
mesela. Okudugunuz an anladiginizi sandiginiz; ama bir saniye icinde
asla boyle bir aci cekmediginizi; cunku cekseydiniz zaten bu cumleyi
yazabileceginizi idrak ettiren cumle. Ben oyle bir aci cekmedim, beni
can evimden vurma sebebi baska. Aci cekerken degil, kus civiltisi
duyunca aklima gelen bi cumle bu: bir insanin, su koca dunyanin bir aninda 5
kelimeyle sihir yaptigina tanik olma hali. Abartmiyorum. Bes kelime
secip bu cumleye erebilmek, beni sasirtiyor. Ben hala o ortaokuldaki
"bunu nasil yazmis, nasil ama? Dusunmus mu, hissetmis mi, hesaplamis mi?
Nasil yazar bir insan bunu?" halimle okuyorum boyle cumleleri, mesela
az oncekini.
Boyle cok heyecanlandigim zamanlarda aklima edebiyattan
nefret eden ve bizi de nefret ettirmek icin her seyi yapan o edebiyat
hocam geliyor: sair burda aci gibi olumsuz bir duyguyu, kus civiltisi
gibi neseli bir olaya benzeterek...... sizi ters koseye yatirmaya calismistir.
tabii canim, ne sandin. bunlari asla kendi hissetmemistir, satis kaygisiyla sinsice hesaplamis,
kallesce vurmustur. Sizin hayranlikla tekrar tekrar okumalariniz ona
sadece "tuttu bu yontem" demektedir, sair bu sekilde kadin bile
tavlamaktadir. Pis şair resmen.
Edebiyat hocam kuslarin sadece neseyle
civildadigini sanacak kadar hayattan uzak, hicbir sey sevmeyen bir
kadindi. Mutlak memnuniyetsizliginin baska bi sebebi oldugunu umardim; ama galiba yoktu. Yavrusu yuvadan dustukten sonra aciyla şakıyan serceyi filan
anlamazdi o. Nasil bir curetse, o haliyle bi de siir okutur, siir anlatirdi. Cezai
ehliyet gibi, poetik ehliyet de olsun. Siirden siiri alir, geriye
formuller, sinav sorulari, hissiz harf yiginlari birakirdi. Bazilarimiz
liseli olmanin o dayanilmaz gucuyle direnir, inadina siir sever,
otopsiden hallice sorularina karsi inadina "hocam siirin temasini anlatamiyorum ama kalbim aciyor" filan derdik. O da bizi
arabesk civikliklarla suclar, siirin temasiyla oykunun anafikri
hakkinda vaaz verirdi.
Ders onemliydi, edebiyat sadece bir ders araciydi
onun icin. Biz ÖSS'ye hazirlaniyoduk, o cok gencti. herkes kendini
ispat etmeliydi. Ogrenmemiz gerekiyordu, hissetmek veya hele ki hayal
kurmak, bir ogrenci icin mesaiden calmakti. Onun da ogretmesi
gerekiyordu; turk dili ve edebiyati fakultesinde failatun failatun gunler gecirmisti yuzlerce, bosa gitmemeliydi. o fakulteden bahsederken o kadar nefretle konusurdu ki. ogrencileri ondan daha fazla kitabi, ondan daha fazla zevk alarak ve ondan daha erken yasta okudu diye bile nefret doluydu. sonucta hissetmeyi veya hayal kurmayi zaten evde de yapabilirdik; dersi kaynatmak icin bahane olamazdi.
Hayatimda
hic iz birakmamis bi hocayi fazla anlattim. Aslında iz bıraktı: benden o yaşta, o senede edebiyatı zevkle anlatacak bir hocaya sahip olma şansını aldı, götürdü. Neyse, bir baska edebiyat
hocasi daha vardi okulda. Ogrencileri aşkla kitap okuyan, kitap konusan,
kitaba donusen bi adam. Hic ogrencisi olmadim. Keske universitede
olsaydik da dersine gitseydim. Birkac kez sohbet etmistim. Mufredatin
zorunlu kitabindan bile bahsederken oyle garip ayrıntıları oyle bir askla
anlatiyordu ki. Ne bileyim, hayatinin bi asamasinda gunlerini bahcede
gecirip kus civiltilari arasindaki farklari anlamaya calismis biri
gibiydi. Bi kere, gulumseyerek anlatirdi. En uyduruk, en kitap
sayilmayacak kitaptan bahsederken bile, gulumserdi. Edebiyat veya kitap
veya kelimeler onu gulumsetiyordu. Ogretmen olmayi da o aski paylasmak
icin secmisti sanki. Ona denk gelemedim ben işte. sonra dusundum, ben kitaplari veya edebiyatı veya şiiri zaten seviyordum. belki de boyle sinir testi gibi bir hocam oldugu için daha da cok sevdim. belki de gulumseyerek konusan hocalar bunlari sevmeyen ogrencilere denk gelmelidir, benden cok onlara lazimdir.
*
yazıyı bi ara telefondan yazıp kaydetmişim (bkz. türkçe karaktersizlik), demin buldum. sonunu getirmemişim; ama neyse, bu haliyle sizindir.
1 yorum:
Benim edebiyat hocalarımın biri "danteee gara guru bir genç gız olan petriha'ya aşık olmuştu" diye girizgah yapardı geneldi. Petriha aka Beatrice
Bi başka edebiyat hocam da pantolonunu sıyırıp bacağındaki av yaralarını göstermek, arada geyirmek suretiyle divan şairlerini anlatan, karısını da sık sık dövdüğü rivayet olunan bir ruh hastasıydı..
Yorum Gönder