knidos. ucunun ucu. kızı buldunuz sanırım. evet, o ben. defneye fransa öncesi el kitapçığı hazırlıyorum. ilk sayfaya ne yaziym diye düşünüp duruyodum, orda yazdım işte. çok da bi netti ne yazacağım. dilim dışarda tepelerce dolanıp, her bir noktaya şaşıp, knidosun bitmeyişine, limanlarına vuruldum, bi de oksijen çarpmasıyla filan, bi yere çöktüm işte. ilk fotoda deniz kenarındaymışım gibi bi göz yanılgısı oluyo sanki, sağdakiler benim bulunduğum yüksekliği anlatması için. tepedeyim yani ben. yes.
bu da knidos'un meydanı. knidos'ta bi atatürk caddesi olsa burdan geçerdi yani. arkamızda tiyatro, yukarıda tapınaklar, caddeler yollar filan var. şehrin genişliğini anlatmak zor. sağdan tepelere aşıp yukardaki manzara kavuşuyosunuz. pes ettiğinizde kavalyeniz tırmanmaya devam edip en yukardan fotoğrafınızı çekiyo. sonra yollar limana iniyo.
3 limanlı knidos: 1, 2 ve az uzakta 3.
afroditinin kayıp olduğu, bulunamadığı söylense de, azra erhat, bizans imparatorlarından birinin (hadi atalım: teodosius) heykeli başkente getirip yaktırdığını yazıyodu. aslında iki tane yapılmış heykellerden. giyinik olan afrodit kos'ta, çıplak olan knidos'taymış. giyinik afrodit zaten fikren bi tuhaf; ama knidostaki çok çok güzelmiş. adalardan modalardan ziyarete gelirmiş insanlar bu tapınağa, heykeli görmeye. apollon tapınağı filan da var ama işte knidos, afroditinmiş. sonra işte, heykeli yakmak, mermeri yok etmek. knidosun aslanları da olmalıydı, aslanlı yolda. yol var ama aslan yok. ingilteredelermiş, başka kazı alanlarındaki aslanlarla beraber, serin serin british museum'da takılıyolar sanırım. knidos'tan bize kalmaya değer görülen ıvır zıvır(!) parçalar da marmaris müzesindeymiş. knidostan sonrası ise, keşif turu. el değmemiş, turkuaz, buz sular.
böyleyken böyle. daha çok foto foto mevcut.
*
ırkçılık o kadar tuhaf bir şey ki, ben şimdi fransadaki bi manyağın ev kiralamak için bile kafatası seçiyo olması sebebiyle kardeşimi önce sevindirip sonra üzmesine bir şey yapamıyorum. emlakçı evi gezdirdi, gösterdi, anlattı da anlattı. sonra ev sahibi: bi türkle bi araba ev kiralamak istemezmiş. evet, biri tıp okuyacak, okul birincisi bir arap kızı. diğeri uluslararası ilişkiler okuyacak, sınıf birincisi bir türk kızı. başarılı olmaları da gerekmezdi; neticede tıkır tıkır kira ödeyecekler. yaşları 18, edebiyle oturacak 2 kız. okumaya geliyolar, adamın evinde parti vermeye değil. üstelik en az 4 yıl ordalar. fransız eğitim sisteminde büyüdüler, buralar için fazla fransızlar, orda da maalesef "karakafa" oldular. bekliyoduk; ama yani, bu kadar damardan, bu kadar bodoslama değil. defne biraz küskün şimdi, annem sinirden zona filan olmak üzere. "ev bulduk" haberi sonrasında birayla yaptıkları kutlama, köpüğü gibi sönüverdi.
ben işte knidosta, ona o kitapçığa, ipuçları yazıyodum. rahat etsin diye. ilk adımını atmadan önce altından zemini çekecek bi faşistle karşılacağını hesaba katamadım. ama o adım atılacak. faşiste doğru da olmasın zaten. rüya gibi bi evdi oysa. içi, yeri, her şeyi, hayal ettiğinden de iyiydi. sonra işte, faşistin tekine aitmiş meğer. şimdi insan ister istemez, "kalp krizi geçirdiğinde de doktor seçiyo musun yoksa yandım civanım mı diyosun len, yolun sokağın temizlenirken de has fransız temizlesin diye tutturuyo musun densiz" deyip kafa göz dalmak istiyo; ama yok hayır, medeniyiz, yapmıyoruz. ben anca kaptan hadok'a dönüşüp sürekli sövdüm.
neyse, kitapçıkta boş sayfa mevcut. onu da yazarım nolcak.
4 yorum:
bana da kitapçık yaz.
allahtan sonu güzel geldi, oh!
yalnız bu knidos'u kuranlar işi biliyormuş. yerleşim çok iyi. bir de etrafının o dönemde ağaçlarla kaplı olduğuna da bahse girerim.
Tamam inandım tatile gittiğine. Defne'ye imreniyorum. Senin tatiline de azcık, ama Defne'ye çok daha çok.
mermaid: konu başlığı? :)
nalan:valla knidoslular zaten adayı yarımadaya bağlamışlar doldurup; çok ince çalışmışlar. çok imrendim.
n7e: defneye hangimiz imrenmiyoruz ki :)
Yorum Gönder