Yıllardır dönem dönem aklıma gelen bi fikir var: tek cümlelik t-shirtler. bez çanta filan da olur, ne bileyim. böyle söyleyince çok çılgınca bi fikir oldu, di mi? tabii cümle derken, "vodka, connecting people" tipi değil. komik olmayacak bi kere, rica ederim.
Mesela: "Sevag kazayla ölmedi." - bu kadar. öyle göğüs kısmında kocaman harflerle de yazmayacak. ha yazanları da olsun tabii, o ayrı; ama bağırmaktan çok, söylemekle ilgili bu. neyse işte. belki cep hizasında, belki kolunda, belki ensesinde; ama illa times new roman - 14 punto ile olacak yazı. gerçekten bakanlar görecek sadece. görmeye tenezzül etmeyenlerin gözüne sokmak değil istediğim. gerçekten bakanlar görecek; çünkü gözlerinde vicdan olacak. bi kelime çekecek dikkatlerini, cümleyi okuyacaklar sonra. "bana mı dedin len?" diye kabaracak hassas vatandaşlar değil de "anlıyorum" diyecek fikirdaşlar aradığım için olabilir. İlkinden çok var da, ikincisine denk gelmek ruhu ferahlattığı için olabilir. "Hrant'ın gerçek katilleri hiç yargılanmadı" yazacak mesela. Bir "Hrant için, adalet için" t-shirt'ü değil yani kastım. Sloganların yorgunluğu olmayacak o cümlelerde. "Sivas'ta zaman aşmadı". nokta. benim beynimde yankılanan cümlelerden seçeceğim hepsini, küfürlerini ayıklayıp yazacağım.
Sonra düşünüyorum; diyelim ki yaptım bu t-shirtleri, çantaları. İnsan o gün hangisini giyeceğini nasıl seçer? "seçmek zorunda kalmasın" diyorum sonra; cümlelerle dolu olsun t-shirt. the t-shirt olsun. peş peşe yazayım. sanki bi hikayeymiş gibi, bi kitaptan alıntıymış gibi. okuyanlar da "ne bu ya böyle alakasız cümleler peş peşe?" diyeceklerden olmasın, anlasınlar neden öyle olduğunu. bakmakla görmek gibi, okumakla anlamak arasındaki fark. her cümleye yenisini ekleyince, "biliyorum, hatırlıyorum, unutmuyorum" demek istediğimi anlasınlar. "ben de" desinler hatta, bonus. unutmama sorumluluğunu paylaşsınlar benimle.
öyle işte. bugün yine aklıma geldi bu fikir. ensem ne zaman kararsa geliyor zaten. öyle bir iki protesto yürüyüşünde aynı sloganları atmak yetmediğinde. sonra düşündüm; londra'da giyip dolaşsam, anca esnaf, arkadaşlar filan görür de okur herhalde. hoş, amaç ilan panosu olmak değil; ama o zaman fikirdaşını da bulamayabilir insan. amaç fikirdaş bulmak. amaç göz göze gelip konuşmadan kafa sallayabilmek.
Türkiye'de giyip dolaşsam? ne bileyim, birinin çekip vurmayacağının garantisi yok, di mi? yine de giyilir, o ayrı. giyilir; çünkü birisi beni çekip vursa ve ben ölsem, sonra o kişi yakalansa dahi ben suçlu olurum. böyle durumlarda mağdur her zaman suçludur, rica ederim. zaten bok yoluna niyaziler olarak yaşıyoruz. bak, daha hiçbir şey olmadan, filmin son sahnesini biliyoruz: "münferit bi meczup olan şahıs hissi duygular ileeeğğ, vatan sevgisi içüüüün... hem o kadın o t-shirtü nerden bulmuştuuğ? neden yurtdışındaydıığ? bağlantıları kimlerdiiiğ? t-shirtteki hardal lekesi ne anlama geliyorduuuğğ??". bunu bildiğim için, siz de bildiğiniz için, vurulup ölmeden, ölüm ihtimalinin korkusunu taşımadan itiraz hakkını kullanabilmektir mesele belki de.
Ha tabii, şu denebilir: elin tibetli rahipleri kendilerini ateşe verdi de pek değişen bir şey olmadı, senin t-shirtün neetsin? yer bezi yaparsınız canım. %100 pamuklu, süper emici yer bezi olur hiç değilse.
3 yorum:
deryikim canim, hrant dink vakfi'nin bez canta atolyesi olmus bikac sene once. belki tisort de yapmislardir, bilemiyorum. bana bez cantasini vermislerdi. uzerinde bi guvercin, bakmayanin okuyamayacagi ufacik bi yazi. guzeldi.
bi de senin su ayni slogani atmak, ayni cumleyi 14 subatta dahi tekrar etme rahatsizligini goruyor ve arttiriyorum:
bandista'nin, ki severiz kendilerini, ask diyalektiktir demesi. yemin ederim muzigi durdurup abartmayin seckin diyesim geliyor. her yere ayni baris, her seye fasizm, her zaman deniz mahir denmez, denmesin. sonra kavramlarin ici bosaldi diye yeni terim ara dur. sonra bisi dediginde nicin insanlar bi dakika donup bakmiyor.
ama iyi haberlerim de var. iki sene onceki bir mayista lgbtt kortejinden bir gruptan patronsuz pezevenksiz bir dunya istiyoruzzz slogani. aha bu hem bir mayisa uygun, hem eglenceli, duyani donup baktiran, nadide bir haykiristi. gerci ben bunu daha once de anlatmis olabilirim sana.
o sirada bu slogani oracikta icat eden hatun, slogan kitligina girdigi an etrafindakilere donup 'yahu baska turlu bakmiyo insanlar, boyle seyler bulmamiz gerek, calistirin saksilari' diye hayiflandi.
falan filan.
simdi kolaysa robot olmadigimi kanitlayayim. her seferinde once acaba robot muyum endisesi tasiyip ikinci denememde insan olduguma inaniyorum.
sloganların anlamsızlaşmasından sıkılan, bağırmadan konuşmak isteyen zatım için fevkalade bir fikir. ufak tefek yazacağı için, türkiyede de sorun olacağını sanmıyorum. öyle çok dikkat çekmeyecekse, öyle çekip vuracak insan resim olsa dikkatli bakar belki, ama yazıya bakmaz kanımca.
ama fikre kendimce bi katkıda bulunayım: londrada giymek için, aynı cümlelerin ingilizcelerini de yazabilirsiniz. mesela birbiriyle anlamsız o cümlelerin ingilizceleri de hemen ardlarından gelir. türkiyedeki olayları bilmeyen bi ingiliz de, ayrıntıları anlamasa da bi duyarlılık sebebiyle bu tişörtün hazırlandıgını anlar ve gözgöze gelir sizinle. açıkçası ingilizler çok duyarlı insanlardır, diye demiyorum bunu, bilmiyorum. ama duyarlı insanların milliyeti olmaz diye böyle düşündüm sanırım.
ha tabi bu neyi değiştirir, bilmem. sadece yalnız olmadığımızı hissettirir, bu da yaşam enerjimizin bi süre daha idare etmesini sağlar, pilimiz daha geç biter.
Sakinn: bak o atölyeyi duymamıştım ben. güzel fikirmiş, keşke denk gelseymişim. şu aşk diyalektiktir kısmında da kahkaha attım :) annemle yürüyüşe gitmiştik, "ay hala mı faşizme karşı omuz omuza?!" diye üfledi kadın. ne bileyim, kelimesi dahi değişmiyor. gerçi bi ilerleme de yok. belki de hep aynı sloganları atmak bi adım yol gidilemediğini anlatmak içindir.
word verificationdan nefret ediyorum ama her gün 10-15 spam geliyodu ablası. fenalık bastı, bu işe girdim.
jjames sever: işte ingilizce yazsam, şikayet ediyor gibi hissedeceğim. anlarlar elbet konuyu; ama o duyguyu, bezmişlikle karışık inadı anlamazlar sanki. içine acıma da karışır, onu istemiyorum. bazen konuşuyoruz, anlatıyoruz burada. çoğu için "somalide her 3 saniyede bir çocuk ölüyor" gibi bir dünya gerçeği: oluyor böyle şeyler, ondan uzakta, kötü bir şey. onun için türkçe yazmak istiyorum, en azından anlayan sahiden anlasın diye.
Yorum Gönder