25 Şubat 2013 Pazartesi

En büyük kıta olmasının dışında

"In the year of the pig"i nihayet izledikten sonra "hmm Vietnam savaşı? komünist kuzey yandaş güney, amerika yeniliyo, dağ tepe tüm vientam direniyo" düzeyindeki bilgimden utandım. Bizde ülkenin yeni kuşak solcusu bile anca latin amerikayla ilgilendiği için, Asya cehaleti belki de normal; ama eskiden bu işler böyle değilmiş.

Neyse, Fransız İnduçin, Ho Chi Minh, Fransa'nın geri çekilmesi, çekilirken "kuzeyde bi seçim yapılsın, güneyi öyle boşaltalım" koşulu yüzünden yaşanan bölünme; ama aslında tam da bölünmeme, güneydeki Diem yönetimi, Amerikan işgali, Vietnam direnişi ve Minh'in bağımsız Vietnam'ı ilan ederken Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'nden yaptığı o güzide alıntı. Bunlar Wikipedia düzeyi bilgiler zaten; ama film olarak izlediğinizde, Vietnam'ın tarihinin tamamının Çin olsun, Japonya olsun direniş olduğunu gördüğünüzde, artık o kadar da mucizevi gelmiyor zaferleri. Olacağı belli bir şeymiş sanki.

 ABD'nin Vietnam'ın tarım arazilerine 10 yıl boyunca yaptığı kimyasal saldırlar ayrı hikaye; toplam 76 milyon litre, jet yakıtı karıştırılmış tarım ilacı. Laos ve Kamboçya da etkileniyor, binlerce insan köylerini boşaltıp Amerikan yönetimindeki şehirlere kaçıyor.  Agent Orange, bu saldırıların en fenası. 400.000 kişi ölüyor, 500.000 bebek sakat doğuyor. Hala etkisi sürüyor. Bilmemek değil merak etmemek ayıp.

Pek de bilmediğimiz diğer şeylerden kısa başlıklar derledim. Bunları okurken,  6 yıllık 2. dünya savaşı sırasında Avrupa genelindeki Holocaust kurbanlarının 6 milyon olduğunu hatırlamak lazım. Sidik yarıştırmak için değil, onu bilirken bunları nasıl olur da bilmeyiz, utanmak için.


Harita da koydum, tembellik etmeyip bakın. Türkçe haritalar biraz düşük çözünürlüklüydü, idare edin artık.
Başlıyoruz. 

- Kamboçya'daki Kızıl Kmer yönetimi. 1975'te başa geçiyorlar. Batı ilmini, kütüphaneleri, dini yasakladıktan sonra 11. yüzyıl modeline dayanan bir tarım toplumu kurmaya kalkıyorlar. Sonuç: o zamanlar 8 milyon olan Kamboçya nüfusunun en az 1 milyonunun idamlar, toplama kampları, hastalık, aşırı çalıştırma vb koşullarda ölmesi. Gerçek sayının 2 milyon olduğu söyleniyor; yani nüfusun dörtte biri! Özellikle Çinliler, Vietnamlılar, Cham müslümanları gibi etnik azınlıklar hedef olmuş.  Hedef derken, nüfusun yarısı veya daha fazlası öldürülmüş. Etnik kökeni Kmer olanlar da sağ çıkmamış gerçi, "entelektüel" olan herkes, doktorundan avukatına herkes öldürülmüş. Bu soykırımın işaretleri toplu mezar olmuş "ölüm tarlaları". Bu manyak Kmer rejimi komşu Vietnam'ın müdahalesiyle sonlanıyor. 2010'da Kızıl Kmer yöneticilerinden birine insanlığa karşı suçları yüzünden ömür boyu hapis cezası veriliyor. Bu kadar.

- Geçenlerde Koray Çalışkan Öldürme Eylemi adlı filmi yazmış, Endonezya'yla ilgili. Ben Endonezyalı arkadaşlarımdan tek bir ismi dinledim hep: Suharto. Suharto ve bir ülkeyi allak bullak eden askeri rejimi. Ülkenin kurucu başkanına karşı darbede 500 bin kişi ölüyor. ABD desteğini alıp giriştikleri piyasa düzeninin sonucu olarak, Endonezya'nın verimli tarım arazilerinde "gıda" namına yetişen bir şey kalmıyor, başta palmiye olmak üzere "cash crop"a yöneliyor ülke. Doğu Timor'daki olayları belki hatırlayan olur; orada da 100 bin kişi katlediliyor. Suharto nihayet 90ların sonunda görevi bırakıyor, elleri kanlı ve kendisi pek gururlu.

- Burma /Myanmar'daki olaylar daha güncel. Kısaca: Ülkede 2011 yılına kadar dünyanın en uç askeri cuntalarından biri vardı. Örneğin Rohingya azınlıklarının hiçbir hakkı yok, vatandaş bile sayılmıyorlar. Devletin gözünde "Bangladeşli Müslüman göçmenler" olarak tanımlandıkları için kimlikleri bile yok. Seyahat edemedikleri gibi mülk de edinemiyorlar ve ikiden fazla çocuk sahibi olamıyorlar. 60 milyonluk ülkede toplam nüfusları 200 bin civarıymış. Bu politikaların devamı olarak ülkeden kovulma bazlı bir etnik temizlik yaşanmış, yarısı komşu ülkelere gönderilmiş. Burma'daki cuntanın "idare yöntemleri"nden biri de sistemli tecavüz ve cinsel kölelikti. Her ne kadar cunta 2011'de resmen sonlansa da tüm bu uygulamalar 2012'de de devam etmiş. Askeri yönetimin askerleri dediğimiz de 40 dolar karşılığında satılan çocuklar. Çocuk askerler konusunda dünyanın en kirli ordularından biri Burma'da. Bir de dünyanın en büyük afyon üretimi yine bu ülkede.
Geçen yıllarda tutuklu muhaliflerden Aung San Suu Kyi serbest bırakılınca ABD ve AB tarafından büyük bir insanlık adımı sayıldı, ekonomik ilişkiler toparladı, Obama görüşmeye gitti ki biliyosunuz, Obama'nın onayı ormanda on kaplan gücünde. Tabii Burma'nın petrol başta olmak üzere yeraltı kaynaklarının bu konuda hiçbir etkisi olmadı, asla. Bu arada inatla Burma diyorum; çünkü böylesine sadist bir cuntanın ülke adını "Myanmar" olarak değiştirme hakkını tanımayan binlerce Burmalı için yapabileceğim ilk şey bu. Malum, her güncellemeyi hayata geçirmek gerekmiyor, biz iphone değiliz.

-Sıkılmak yok, devam ediyoruz. Güney Asya'yla devam. Bangladeş, bugün dünyanın en yoğun nüfusa sahip ülkesi. Ülke  Türkiye'nin yaklaşık 1/5'i kadar; ama nüfus 140 milyon (and counting). İngilizlerin Hindistan'dan çıkmasıyla birlikte Bengal bölgesi ikiye ayrılıyor: Batısı Hindistan'da kalırken, müslüman nüfuslu Doğu Bengal Pakistan'a bağlanıyor.  Yani Pakistan'la sınırları bile yok; ama tamamen din bazlı bir ayrım yapılmış. ABDli bir ordu komutanı Pakistan Ordusu'nun 1971'de Doğu Bengal'de yaptıklarını "Nazilerin Polonya'sına yakın" diye tanımlamış ki aynen öyle. Neyse, 267 günlük cehennemin sonunda, BBC'de 500 bin kişilik bir zaiyattan bahsedilirken Bangladeş bu sayının 3 milyon olduğunu savunuyor ki insan hakları örgütleri de araştırmalarında en az 2,5 milyon diyorlar. Bunun sebebi dönemin Pakistan liderinin "3 milyonunu öldürün, gerisi elimizden yer" demesi. Başkent Dakka'da bi haftada 30 bin kişi öldürülüyor. Ülkede 10 milyon kadar da mülteci var. Direniş sonunda bağımsızlık kazanılıyor.
Peki Pakistan'ın derdi neymiş? Biraz başa saralım. Pakistan'da konuşulan dil Urdu, Doğu Bengal'in dili ise Bangla / Bengali. Pakistan "tek dil, tek millet" politikasını başlatınca büyük ayaklanmalar çıkıyor. Onlarca çatışma sonunda Bangla resmi olarak tanınsa da ülkede bir bağımsızlık dalgası başlıyor. Sonunda 6 maddeli bir otonom yönetim talebi hazırlanıyor (bizim kongre kararları gibi) ve bölge adı Bangla-deş yani "Bangla konuşanların ülkesi" olarak belirleniyor. Bugün ülkenin en önemli resmi günü Bangla dili günü ve dil şehitlerini anıyorlar. Bu olaylarla tetiklenen (ve onlarca başka olaydan beslenen) (Awami League liderliğindeki) milliyetçi dalgayı  bastırmak için de 1971'deki bu etnik temizlik yaşanıyor; entelektüeller, kadınlar, azınlıklar - herkes kurban. Tabii Pakistan'la işbirliği içinde olan gruplar da var ama artık nokta.

- Bu son: Çin. Doğu Çin'in Nanking bölgesi, yıl 1937. Japonya'nın bölgeyi 6 haftalık işgali sırasında yaşanan toplu tecavüz ve cinayetlerde 250-300 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor. Japonya milliyetçiliğinin temelinde bu olayın kesin reddi yatıyor; çoğunluk çok az kişinin çatışma sırasında öldüğü ve sayının abartıldığı görüşünde. "Nanking Tecavüzü" diye bir terim bile kabul edilmişken ve hem fotoğraf hem de video kanıtları varken bu reddediş biraz komik tabii. 2005'te bazı Japon komutanlar gün içinde "ilk kim kılıçla 100 kişi öldürecek" diye yarıştıklarını itiraf etmiş. Bir konu da şu: japon ordusunda savaş sırasında tecavüz "kanunen" yasak olduğu için, komutanların tavsiyesiyle (!) askerler tecavüz kurbanlarını mutlaka öldürmüş ki iz kalmasın. Savaş esirlerinin de aynı mantıkla öldürülme emri veriliyor. Tecavüz kurbanların yaşı 8 ile 70 arasında değişiyor. Erkeklere karşı da zorla ensest ilişki, zorla nekrofili vb işkenceler var.
Bu olayın enteresan bir yüzü de şu: 2. Dünya Savaşında Japonya'nın müttefiki olan Almanya'dan hem de azılı Nazi bir işadamı, Nanking'de bir "güvenli bölge" kurulmasına liderlik ediyor. Japonya "Çin askeri olmayan yerlere saldırılmayacağız" dediği için, bu sayede on binlerce Çinli kurtuluyor. "Bi güvenli bölge de Almanya'da, Polonya'da kuraydın be adam!" demek istiyor insan.

*
Wikipedia desteğiyle hızlandırılmış Asya tarihi burada biter. Tabii ki sadece bunlarla kısıtlı değil; ama dostum, bu da bi blog. Seçtim de koydum. Maksat merak edin. Belki satır aralarında rahatsız edici derecede tanıdık şeyler görürsünüz hem.

Böyle yani. Artık Çin yeni yılına mı bağlarsınız bilemem, ben bu ara Asya açığımı kapamak istiyorum.

3 yorum:

Gokce T dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

Ne guzel insansin sen Deryik!
3a1b, xxx

Ahmet dedi ki...

teşekkürler açıklamalar gayet güzel

Powered by Blogger

eXTReMe Tracker