her gün ofise geliyorum. ofiste bir yandan çalışıp bir yandan da insan hakları ihlalleri, çevre sorunları vs o gün gündemde olan ve olmaya değer bulunmayan ne varsa, okuyorum. yerinden edilenler, suyundan olanlar, gündüz vakti ensesinden vurulanlar ve isimsiz gömülenler. işim bunlarla ilgili değil. keşke olsaydı, ama artık bunu da pek söylemiyorum galiba. çünkü sanki işimmiş gibi. bir şey atlasam, okuyamasam, işimmiş gibi utanıyorum. aslında değil. oysa benim mesleğim, yapmadığım mesleğim, bunlardı zaten. o yüzden ben, su içmesi yasak olan hastaların dudağını pamukla ıslattıklarında yaşadığı rahatlamaya benzer bir şekilde, okuduğum her harfte rahatlıyorum. bu daha ne kadar böyle gider bilmiyorum; ama 2 yılı aştı. ikiye üçe bölünüyorum. dibinde olmak istediğim şeylerin uzağında, uzağında olmak istediğim şeylerin göbeğindeyim. bi işim var, yapabiliyorum diye yapıyorum. ilişkimiz bundan ibaret. bi de yapamadığım ama sanki her an yapacakmışım gibi davrandığım bi işim var. böyle bir şey işte.
arafta bi haller.
bir de tabii, düşündüklerim var, kurduklarım, kurguladıklarım, istediklerim, özlediklerim.
1 yorum:
Aslinda bunlari okumak, haberdar olmak hepimizin isi de sen sanki hepimiz adina fazla mesai yapiyormussun gibi geliyor bana bazen.
Yorum Gönder
ya isimsiz de yorum bırakabilirsiniz tabii ama keşke bırakmasanız... bi isim koymaya bile tenezzül etmeyince ben bozuluyorum niyeyse. hem sonra isimsizler karışıyor. böyle bissürü dert yani. yine de siz bilirsiniz tabii yan odacılar, benimki rica.